29 Kasım 2006 Çarşamba

"Aynısını Yapardım"


"Binbir Gece"nin yıldızı Bergüzar Korel, "Şehrazat yapması gerekeni yaptı. Ortada bir çocuk, bir evlat var. Benim de yeğenim var onun kılına zarar gelmesine dayanamam. Dolayısıyla benim, onun için yapamayacağım şey yoktur" dedi.
Gelelim "Binbir Gece"ye... Teklif nasıl geldi, sonrasında neler yaşadınız, bu süreci anlatabilir misiniz?
- Halit Ergenç benim çok yakın arkadaşımdır. Mutsuz olduğum bir akşam onu aradım ve "Evdeyim, mutsuzum, geleceğe yönelik kaygılarım var, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum" diye dert yandım. O da bana, "Ben seni Ayşe Barım’la tanıştırayım. O seni yönlendirir" dedi ve beni Ayşe’yle tanıştırdı. Ayşe’ye söylediğim ilk şey, "TMC ile çalışmak istiyorum" oldu ve biz çalışmaya başladık. Bir gün arkadaşlarımla otururken, eskiden bağlı olduğum ajanstan bir telefon geldi. Bana "TMC bir diziye başlıyor. Seninle görüşmek istiyor" dediler. O sırada Ayşe’nin de ikinci hattan aradığını gördüm. Meğer o da beni "TMC ile şu gün şu saatte rendevumuz var" diye arıyormuş. İnanılır gibi değildi. TMC’ye gittim, Erol Avcı ile tanıştım. Ve hiç düşünmeden "Binbir Gece"yi kabul ettim. O zaman Halit’in oynayacağı kesin değildi. Aylar sonra Halit de bu teklifi kabul etti. O süreç çok acayipti yani.
Peki senaryoyu ilk okuduğunuzda tepkiniz ne oldu?
- Senaryo elime geçmeden önce Erol Avcı bana projeden söz etti. Hikayeyi anlattı. Sonra da "Bak Bergüzar, bu çok büyük bir iş. Hayatın değişecek. Sokakta insanlar sana sorular sorucak. Çok şey konuşulacak. Bu hikaye çok tartışılacak ve sen de içinde olacaksın" dedi. Ben hepsine hazırlıklıydım. Senaryoyu ilk okuduğumda ise "Eyvah, ben ne yapacağım" dedim. Endişelerim oldu açıkçası...
Ne korkuttu sizi?
- Şehrazat çok zor bir rol. Onunla birkaç benzerliğimizin dışında hiçbir ortak yanımız yoktu. O saçını topluyor, ben de toplu gezerim. Benim babam kanserden vefat etti, o da babasını kanserden kaybetmiş. Bütün benzerliğimiz buydu. Dolayısıyla bu role çok sıkı çalışarak hazırlanmam gerekiyordu. Endişelerim ise şunlardı; bir kere Şehrazat bir anne. Üstelik oğlu lösemi hastası ve ben 24 yaşındayım. Evet çok çocuksu olmama rağmen çok da anaç ruhlu biriyimdir ama evlat sevgisi bambaşka. Onu yansıtıp yansıtamayacağımı düşündüm. Ben daha güleryüzlüyümdür, Şehrazat ise asık suratlı. Benim içim daha genç, 24 yaşındaki genç kız gibi yaşıyorum. Şehrazat gibi yaşamıyorum. O yüzden bunlar beni çok şaşırttı ve ürküttü. Ama uzun bir hazırlık dönemi geçirdim.
Nasıl hazırlandınız?
- İlk olarak yalnızlığı anlayabilmek için annemle oturduğum evden ayrılarak tek başıma kiralık bir eve geçtim. Benim oyuncu koçum Ayla Algan. Kendisiyle iki-üç ay boyunca Şehrazat’ı çalıştık. Şehrazat nasıl oturur, bir mimar olarak projeyi nasıl anlatır, takı takar mı, takarsa nasıl bir şey takar, hangi yemekleri sever, nasıl giyinir, saçı nasıl olur gibi yüzlerce detay üzerine çalışmaya, tekrar yapmaya başladık. İnsanların Şehrazat’a bu kadar inanmasının, bu kadar benimsemesinin sebebi bu yüzdendir.
Ya 150 bin dolarlık ahlaksız teklife gelirsek... Senaryonun bu bölümü neler yaşattı size?
- Senaryonun bu bölümünü defalarca okudum. Çok uykusuz geceler geçirdim. Ama insanların bana sunduğu bu şansı geri çeviremezdim. Erol Avcı ve yönetmenimiz Kudret Sabancı’ya güvendim. Çünkü onlar çok kaliteli iş yapan, tecrübeli insanlardı. Sonunda korkularım yerini mutluluğa bıraktı. Çünkü onlar hiçbir zaman Şehrazat’ın kadınlığını göstermediler. Önemli olan bir şey vardı; Şehrazat bunu çocuğu için yapıyordu. Orada Bergüzar yoktu, Şehrazat vardı. Her şey olması gerektiği gibi işlendi.
O sahnenin çekimi zorladı mı sizi?
- O sahneyi nasıl çektiğimi bir bilseniz... Hani Onur’un, Şehrazat’ın 150 bin dolar borç istemesine karşılık bir gece beraberlik teklif etmesi ve Şehrazat’ın merdivenlerdeki ağlama sahnesi var ya, işte o sahneler çok ağır geçti. Sahne bitti ama ben merdivenlerden kalkamadım. 20 dakika boyunca ağlamaya devam ettim. Ayla (Algan) Abla geldi, beni kaldırdı ve bir odaya götürerek sakinleştirmeye çalıştı. Çok acayip etkilenmiştim Şehrazat’ın o durumundan.
Otel sahnesi yani siyah gece ve parayı almanız...
- O sahnelerin çekimi de çok ağırdı. Beni çekim sırasında setin kalabalık olup olmayacağı da endişelendirmişti. Fakat Kudret Sabancı bu sahneyi çok normal bir sahneymiş gibi düşünmem gerektiğini söyledi. Öyle düşündüm ve her şey olması gerektiği şekliyle çekildi. Duygusal anlamda çok ağırdı. En ağır geçen sahne doktora parayı teslim ettiğim sahneydi.
Bu zor durumda Bergüzar Korel olsa ne yapardı?
- Bu Şehrazat’ın hikayesi... Şehrazat söylemesi gerekeni söyledi ve yapması gerekeni yaptı. "Yanlış yaptı" diyenler çıkabilir. Ama ben şöyle düşünüyorum; ortada bir çocuk, bir evlat var. Ben bu duyguyu bilmiyorum ama benim de 5 yaşında bir yeğenim var. Evladım olsa ancak bu kadar sevebilirim. Yani yeğenime çok düşkünüm. Onun kılına zarar gelmesine dayanamam. Dolayısıyla benim, onun için yapamayacağım şey yoktur. Şehrazat her şeyi denedi. İnsanları aradı, iki kez kayınpederine gitti, bankaya gitti, şirketten borç istedi; olmadı! İnsanlar şunu söyledi; Neden çocuğunun hastalığını söylemedi... O zaman bu dizi olmazdı. Şunu da unutmayalım ki, böyle çok hikaye var. Kimisi bu teklifi kabul etmiştir, kimisi etmemiştir, kimisi çocuğunu söylemiştir. "Binbir Gece"nin hikayesinde söylememek tercih edilmiş, hikaye bunun üzerine kurulmuştur.
Şehrazat’ı izlerken beğeniyor musunuz kendinizi?
- Dizinin bütün tekrarlarını izliyorum. Kendime bakıyorum, inceliyorum ve eleştirilecek taraflar buluyorum.
Herkes bayılıyor size. Ne kusur buluyorsunuz kendinizde?
- Kambur duruşumu sevmiyorum. Bazen vücut dilimi eleştiriyorum. Şehrazat’ın Bergüzar’a kaçtığını düşünüyorum...
Şehrazat çok dişi bir kadın... Ama Bergüzar küçücük bir çocuk gibi...
- Ben hiçbir zaman dişi Bergüzar olamadım. Şu anda da öyle değilim. Konservatuvardaki erkek arkadaşlarım hiçbir zaman beni "kadın" olarak görmezdi. Bir anda gelişim gösterdiğim için küçüklüğümden itibaren bu gelişimi, değişimi saklamak istedim. Bu daha sonra bir zırh haline geldi. Bu yüzden de hep insanlarla arkadaş oldum. Aşık oldum, sevgilim oldu, ama o ilişkimde bile dişi Bergüzar olamadım. Küçük bir kız çocuğu gibiyim, evet... Bundan da rahatsız değilim.
Bergüzar için bir şey diyemem ama emin olun erkekler Şehrazat’ı beğeniyor.
- Daha bir şeyin farkında değilim. Set ile ev arasında geçen bir yaşantım var. Dışarı açılmadım. Açıkçası açılmayı da pek düşünmüyorum. Ben doğallığı seviyorum. Çok makyaj yapmam, saçımın rengini değiştirmem. Şehrazat da öyle bir kadın. Belki bu doğallık beğenildi.+
Belki biliyorsunuzdur, sizi yeni "Sultan" ilan ettiler?
- Bu benim haddim değil. Daha çok yol katetmem gerek. Ben kendimden memnun olmayan biriyim. Hırslı değilimdir ama daha iyi olmak isterim. En korktuğum şey bir gün cepten yemeye başlamaktır. Duygularımı yitirmekten çok korkarım. İçimde acayip korkular yaşıyorum. İş çok sevildi, insanlar benim için çok güzel şeyler söylüyor, bunlar çok güzel. Buradan herkese teşekkür ediyorum. Benim içim çok doluydu. Sadece oynamak istiyordum. Çünkü içimde dışarı çıkarmak istediğim o kadar çok şey vardı ki... Çok iyi bir ekiple bir araya geldik ve bunlar dışarı çıktı.
İki haftada şöhret oldunuz... Neler değişti hayatınızda?
- Tek bir şey değişti, o da artık zamanımın olmaması... Değerlerimin, arkadaş ilişkilerimin değişmeyeceğine yürekten inanıyorum. Benden çok söz ediliyor olması güzel, ancak hayatım aynı. Beşiktaş’a gidip alışverişini yapan Bergüzar’ım yine... Beni en mutlu eden şey, insanların "Biz seni çok sevdik, bu işi, Şehrazat’ı çok sevdik" diye geliyor olması. Bu beni daha cesaretlendiriyor. Çünkü bütün bu sözler bana korkmamam gerektiğini, bir şeyleri başardığımı hissettiriyor. Keşke bugünleri babacığım da görebilseydi. Gurur duyardı benimle.
Halit benim arkadaşım
Halit, benim annem ve babamla "Zeybek Ateşi" adlı projede oynadı. Kendisini konservatuvardan ve AKM’den de tanıyordum, ama tanışıklığımız ailem sayesinde olmuştur. Halit, başım sıkıştığında arayabileceğim, bir derdim olduğunda "Halit ben ne yapacağım" diyebileceğim bir arkadaşımdır, o kadar. Evet onunla ilişkimiz arkadaşlık çerçevesinde çok özeldir. Bir sevgilim ise yok. Temposu yüksek olan bir mesleğim var. Ama "İşim her şeyden önemli" diyenlerden de asla değilim. Hatta olması gereken zamanda bir aile kurmak bile istiyorum. Yapmam gereken çok şey var ama ben genç anne olmak istiyorum. Şehrazat’ı oynadıktan sonra bu duygum daha da arttı.
Şehrazat iliğime kadar işledi
Dizinin ileriki bölümlerinde neler olacağını hiç bilmiyorum. Sadece 6’ncı bölüme kadar olanını biliyorum. Yani Onur, Şehrazat’ın çocuğu olduğunu öğrenecek mi, inanın benim de fikrim yok. Bildiğim bir şey var ki, Şehrazat’ın hayatı çok ağlatacak. Mutlu olacak mı bilmiyorum ama ben mutlu olmasını istiyorum. Şu an Şehrazat benim iliğime, kemiğime kadar işledi. Çekim bitiyor, eve gidiyorum, hálá Şehrazat’ı yaşıyorum. Ben oyuncu olarak bunu hissediyorsam, seyircinin bir sonraki bölümde ne olacağını merak etmesi çok normal...
HER ROLÜ OYNAYAMAM
"Oyunculuk için her şey yaparım" diyemeyeceğim. Benim bir duruşum, hayat tarzım var. Bu hayat tarzımın dışına çıkmak niyetinde değilim, bu yapıda olan birisi de değilim. Ben konservatuvar yıllarımdaki gibi mutlu yaşamak, babam varmış gibi güvende olmak istiyorum. Zaten hayatımı da babam varmış gibi sürdürüyorum.


Hürriyet Kelebek Ekinden Alıntıdır... Sema DENKER

Hiç yorum yok: